top of page

DİKKAT EKSİKLİĞİ OLAN, SIKILGAN VE HİPERAKTİF ÇOCUKLARDA MÜZİK EĞİTİMİ

DİKKAT EKSİKLİĞİ OLAN, SIKILGAN VE HİPERAKTİF ÇOCUKLARDA MÜZİK EĞİTİMİ

Öncelikle hiperaktivitenin bir sorun olarak algılanmaması gereken bazı durumlar vardır. Çocuk fazla enerjik olabilir, kendini ön plana çıkarmak, sahne önünde olmak ve ilgi görmek hoşuna gidebilir. Önemli ve kritik olan nokta, çocuğun bu ilgiyi nasıl elde edebileceği konusunda ayrım gözetmemesidir. Örneğin: bir çocuk bilerek istenmeyen davranışlarda bulunur. Bu davranışının cezalandırılacağının bilincindedir fakat bu ceza onun için ebeveynlerinin dikkatini çekmek anlamına gelir, dolayısıyla bir ödülden farksızdır. Burada çözüm yollarından biri çocuk daha dikkat çekmeye çalışmadan önce dikkatinizin onun üzerinde olduğunu belli etmektir. 4 yaş ve üstü çocuklar soru sormayı çok severler. Benim öğrencilerimle kurduğum ve etkili bir iletişim geliştirmede bana en çok yardımcı olan yöntem çocuklara soru sormaktır. Böylelikle ilginin onların üzerinde olduğunu belli edebilirsiniz. “Bir süper güce sahip olsaydın bunun ne olmasını isterdin?” gibi tek cevaplı ve cevap üzerine konuşulabilecek sorular ya da “kırmızı renk sana neyi çağrıştırıyor” gibi yoruma açık sorular çocukların soru üzerine düşünmesini sağlayacak dolayısıyla bir konuya odaklanma seviyelerini arttıracaktır. Bir diğer husus, 4-7 yaş arası birçok şeyi keşfedip yeni uygulamaya başlama yaşlarıdır. Gündelik hayatta bizim için normal olan ince ve kaba motor becerileri onlar için yeni, heyecan verici aktivitelerdir. Dolayısıyla yeni öğrendikleri şeyleri bu kadar heyecanla, ısrarla ve tekrarla uygulamak istemeleri normaldir. Örneğin; çamaşır asmak bizim için çoğu zaman yerine getirmek istemediğimiz bir sorumlulukken çocuk bunu eğlenceli bulabilir çünkü mandal tutmayı belki de yeni öğrenmiştir. Çocuğun yeniye olan heyecanı ve tutkusunu, aslında genel olarak merak duygusunu her zaman diri tutmak mühimdir. Bu örnekte çamaşır asarken çocuktan yardım talep etmek, en azından mandalları vermesini istemek çocukta sorumluluk duygusunu ve bir işe odaklanma becerisini geliştirebilir.

Peki bu durum müzik eğitiminde nasıl tezahür eder?

Dikkat eksikliği olan öğrenci hem notaya hem enstrümanına odaklanmakta güçlük çeker. Burada hızlı düşünme yetisi öne çıkan bir unsurdur. Öğrenci hangisine odaklanacağını bilemez; ellerin pozisyonu, oturma pozisyonu, ritim, nota takibi… Benim deneyimlerime göre bu sorunu yaşayan öğrencilerin birçoğu mükemmelliyetçilik eğilimi taşıyan öğrencilerdir. Bu öğrenciler, verilen tek bir işi hakkıyla yerine getirmeden diğerine geçmeme taraftarıdır. En sık duyduğum şikayetler “öğretmenim, önce metronomsuz çalıp sonra metronomla çalsak olmaz mı”,”notaları ezberleyip sadece ellerime bakarak çalsam olmaz mı” gibi koordinasyon becerilerini geliştirmekten kaçınma amaçlı şikayetlerdir. Bu noktada öğrencinin tüm bu eylemleri aynı anda gerçekleştirirken hata yapmasına izin vermek gerekir. Hatta yapılan hataya birlikte gülmek, bu hataya mizahi bir bakış açısı getirmek öğrencinin özgüvenine olumlu etki sağlayacaktır. Aksi takdirde, öğrenciye hata yapma lüksü verilmezse, öğrenci mükemmelliyetçilik kisvesi altında ezilecek, başarısız olduğunu hissedecek, başarılı olsa bile çok yorulacak ve enstrümandan soğuyacaktır. (Çocukların müzik eğitiminde konsantrasyon becerilerinin geliştirilmesi ile ilgili yazıma blogumdan ulaşabilirsiniz)

Diğer bir çoğunluk ise sıkılgan olan kısımdır. Bu noktada yapılası gereken şey, öğrenciyle uzlaşma sağlamaktır. Uzlaşmaya varılması zor bir tavır sergileyebilirler. Onlara seçenek sunulmalıdır. Örneğin, o gün piyano çalışmak istemeyen öğrenciye “bu dersi nasıl daha eğlenceli hale getirebiliriz” diye sorduğunuzda öğrencinin gayet yaratıcı çözümler bulması mümkündür. Öğrenciyle bu tip bir (amiyane tabiriyle) pazarlığa oturduğunuzda ve dersi belirli imkanlar dahilinde öğrencinin istediği şekilde işlediğinizde öğrenci dersten sıkılsa bile kendini derse dikkat kesilmek zorunda hissedecektir, çünkü bu anlaşmayı yapmayı kendisi istemiştir. Örneğin, bir öğrencimin benimle yaptığı anlaşma, derse her geldiğinde şemsiye dansı yapmaktı. Her derse şemsiyeyle gelip 5 dakikalık şemsiye dansı ile derse başlayacağımıza dair bir anlaşma yaptık. Bu derslerde öğrencinin konsantrasyon becerisinin geliştiğini ve derse daha motive olduğunu gözlemledim.

Hiperaktivitesi olan çocuklarla müzik eğitiminde en önemli anahtar iletişimdir. Çocukta iletişim becerisi geliştirmek, çocuğu sürekli hareket etmek yerine konuşmaya, anlaşmaya, iletişim kurmaya teşvik etmek çocuğun dikkat seviyesi üzerinde önemli derecede olumlu tesir yaratacaktır. Öğrencinin enstrümanın başında uzun süre sabit durması hem öğrenci hem de öğretmen için oldukça zorlayıcı olabilmektedir. Bu gibi durumlarda en sık karşılaşılan sorun öğrencinin enstrümandan rastgele sesler çıkarmasıdır. Burada “bu bir enstrüman, bir oyuncak değil” gibi kesin bir ayrım yaparsak, son tahlilde oyun oynama yaşında olan bir çocuğun enstrümandan uzaklaşmasına neden oluruz. Elbette öğrencinin enstrümana ve ellerine zarar verdiği durumlarda öğrenciyi uyarmalıyız. Fakat “bu bir enstrüman, oyuncak değil” gibi kesin bir argüman öğrenciyi enstrüman çalmanın eğlenceli, keyifli bir deneyim olduğu gerçeğinden uzaklaştıracaktır ve her şeyden önce öğrencinin yaratıcı gücünü törpüleyebilecektir. Bu noktada yapılması gereken, öğrencinin belirli ölçüler dahilinde enstrümanıyla 1-2 dakika özgürce vakit geçirmesine müsaade etmektir. Bu da bir anlaşma dahilinde yapılmalıdır: “şimdi kendine ve enstrümana zarar vermeden 2 dakika özgürce vakit geçirmene izin veriyorum, telefonun alarmını kuruyorum ama bu süre sonunda tamamen derse odaklanman şartıyla” şeklindeki bir anlaşma ile hem çocuğun enstrüman üzerindeki özgür yaratım becerisine izin vermiş hem ona kendi sorumluluğunu üstlenmesi yolunda katkıda bulunmuş hem de derse daha motive olma sözünü ondan almış olursunuz (bu yöntem çoğunlukla işe yarar). Hatta bu sürede öğrencinin armonik kalıplar gözetilmeksizin bir beste yapması istenirse öğrenci yaratıcı becerileri konusunda teşvik edilmiş olur.

Tüm bu saydığım özelliklere sahip küçük müzisyenler evde etüt yaparken onların günde yarım saat / 1 saat aralıksız etüt yapmasını beklemek onlar için ve veliler için oldukça zorlayıcı bir durumdur (bir müzisyen yetiştirirken velilere düşen görevlerle ilgili yazıma blogumda ayrıca yer verdim). Bunun yerine öğrenciye belirli bir süre kısıtlaması koymadan, öğretmenin ödev verdiği her parçayı günde 3 kere -ya da öğretmenin belirlediği ölçüde- gün içinde istediği zaman çalmasını söylemek öğrencinin enstrümana bakış açısını değiştirecek, enstrümanı sadece bir sorumluluk olarak görmesini ve enstrümandan sıkılmasını engelleyecektir. Bu uygulama bir müddet, öğrenci belirli bir teknik seviyeye gelene kadar uygulanabilir.

Çocuğa her şeyden önce müzik sevgisi aşılanmalıdır. Müzik sevgisi olmadan müzik icra etmek yetişkinler için de imkansızdır. Bir müzik öğretmeninin önceliği dersi keyifli hale getirmektir. Bu konuda veli ile iş birliği yapmak en önemli husustur.


Herkese keyifli bir müzik yolculuğu dilerim…


ASLI DERİN DENİZ


Comments


bottom of page